Dünyadaki en büyük cesurca davranış nedir biliyor musunuz? Bütün olumsuzluklara karşın olumlu düşünmeye inat etmek!

Yeşildokunuş ( Mart 2012)

Web sitemde istediğini arayabilirsin

23 Aralık 2011 Cuma

Soykırım ve Melle Meselesi Neye Hizmet Ediyor?



                 Son zamanlarda okuduğum yazılarda Emperyalist güçlerin yeni hedefinin bu sefer Cumhuriyetçiler, yani CHP olduğu yönündeydi. İlginçtir ki CHP partisi, Kılıçdaroğlu’na kadar dış devletlerden hiçbir şekilde bu kadar rağbet görmediği aşikârdır. Türkiye’de sömürgeci devletlerin takdirini toplayan partilerin başa geçmesi olağan bilenen bir durum olduğu için, dış devletlerin takdirini toplayan bir genel başkanının partisinin yani CHP’nin bir sonraki seçimlerde iktidar olarak göreceğimiz fikri, hiç de yabana atılmayacak bir gerçektir.
                  
Ancak bu gelişmeler, son zamanlardaki yeni olay ve oluşumlarla bir dahaki seçimi kimin kazanacağını daha belle eder hale geldi. Özellikle, dikkat çeken olaylar zinciri PKK meselesiyle başladı. Şuandaki iktidar döneminde iyice doruk yapan PKK meselesi, Eylül ayındaki PKK baskınlarının ardından değişik bir ivme kazandı. Önce Öcalan’nın örgütle irtibatı kesildi daha sonra arda arda operasyonlar yapıldı. Başbakanımız yapılan bu operasyonlardan sonra iyice itibar kazandı.
         Başbakan, geçmişini hatırlamayan halk tarafından adeta yüceleştirilmekte… Oysa, PKK’nın AKP iktidarından önce ve sonrasından rahatlıkla bahsedeceğimiz bir güçlenme dönemi göze çarpmaktadır. Operasyonlar sürerken, 22 Aralıkta Bülent Arınç’ın “Kürtlere bütün kimlik hakları verilecektir.” Sözü adeta gelecekte neler yaşanacağının sinyalini vermekteydi.
         Diğer bir gelişme dinde yaşandı. İktidar vekilleri, sık sık diyanetin özelleştirilmesi gerektiğini söylerken, mollaları imam yapma fikri ortaya atıldı. Diyanetin özelleşmesi ve mollaların imam olması fikri, din konusunda aydın insanları yok ederek, üniversitede eğitim almış insanları hiçe sayarak, halkın modernleşmiş dinden uzak durmasını sağlayarak, kısaca cahilliği baş tacı ederek, şeri yönetimin alt yapısını kurmaktan başka bir şey değildi. Molla meselesi ve AKP’nin kuruluşundan beri ilk defa PKK konusunda bu kadar net bir tavır takınması, PKK meselesinde neredeyse özerkliğe gidecek haklar verilmesi, eski kuklalarla yola devam edileceğinden başka bir anlam bulmak çıkarmak zor gözüküyor.

            Öyle gözüküyor ki, bundan sonraki dönemlerde PKK’nın silahlı kadrosu bitirilirken, bir taraftan da Cumhuriyeti y***** için ilahiyat okuyan öğrenciler yerine şeyhler, şıhlar devlete yerleştirilip gerekli yıkım harekâtlarına devam edilecek. İşte bu yıkımın devam etmesi için AKP’nin yerini sağlamlaştırması yüzde ellilere değil, yüzde yetmişlere hitap etmesi gerekiyor. PKK’nın bitirilmesi yakın dönemde bu işin sözde sevindirici tarafı olacak. Çünkü PKK da tahmin edeceğiniz sözde bitecek, oysa PKK zaten büyük yol kat etti ve BDP’nin yerini mecliste sağlamlaştıracak yasaların çıkması ve seçimlerde oyunu yüzde yüz artmasıyla tam anlamıyla zafer yaşadılar. Bu saatten sonra silaha gerek olmayacağı için PKK’nın bitmesi, an meselesi gözüyle bakılabilir. İşte bu safhada planın yürümesi için gerekli olan şey iktidarın sağlamlaşmasıdır.
Tam da bu olayların üstüne denk gelen Soykırım meselesi, iktidarı sağlamlaştırmak için atılan sıradan bir adımdır. Tayyip Erdoğan, şu ana kadar hiçbir devlet başkanın yapamadığı çıkışları yapmakta ve Fransa’nın Aralık 2011’de Soykırımı suç kabul eden yasasına karşın Fransa’nın Cezayir Soykırımını hatırlatmaktadır. Belki de ilk defa bir başbakan bu kadar cesur konuşmaktadır. Dahası AKP’liler bunu adeta seçim malzemesi olarak kullanmaktadır. Ankara Büyük Şehir Başkanı Melih Gökçek Fransız elçiliğinin karşısına Cezayir Anıtı dikme önerisi ve de bazı AKP’li belediyelerin Cezayir Soykırımı için sergi açıcılığını söylemesi düşündürücüdür. Düşüncüdür çünkü diyanete melleleri sokup Cumhuriyet’in altına dinamit koymayı hedefleyen, BDP’yi meclise yerleştiren, Atatürk’e faşist diyen zihniyet bir anda Türkiye aşığı ve aşırı milliyetçi olabilmektedir. Oysa bu durum gelecekte olan siyasi manevraların ön harekâtından başka bir şey değildir. Büyük ihtimalle daha önce senatoda kabul edilmeyen Sözde Soykırım, bu sefer Fransızlar tarafından resmen yürürlüğe sokulacağı gözükmektedir. Buradaki amaç tek taşla çift kuş vurma durumundan başka bir şey değildir. Olur da bu yasa Fransa senatosundan geçerse, hem Türkiye köşeye sıkışmış olacak hem de emperyalizmin Türkiye ayağı güçlenmiş olacak. Türkiye ayağı nasıl güçlenecek derseniz, büyük ihtimalle Fransa’nın bu hareketine karşın biz de Cezayir’de yapılanları soykırım olarak tanıyacağız. Tabii ki bu iktidarı sağlamlaştırmanın ötesinde her anlamda AKP’ye güç katacak bir gelişme olacaktır.
            Tabii ki anlattığım bu durum şimdilik gelecek senaryolarından ibarettir. Ancak bir gerçek var ki Melle meselesi, PKK’ya karşı girişilen operasyonlar ve örgütün üst düzey yöneticilerinin yakalanması, bunun yanında PKK yandaşlarına adeta özerkliğe gidecek haklar verilmesinin düşünülmesi, halkımızın sevdiği ilaçlı pastayı zehirlenene kadar yiyeceğini gösteriyor…



Yazan: Yeşil Dokunuş