Dünyadaki en büyük cesurca davranış nedir biliyor musunuz? Bütün olumsuzluklara karşın olumlu düşünmeye inat etmek!

Yeşildokunuş ( Mart 2012)

Web sitemde istediğini arayabilirsin

29 Aralık 2011 Perşembe

Yılbaşında Kültürel Sömürüye Hayır!



Yine bir yılbaşı geliyor. Yaklaşık iki gün sonra yeni yıla gireceğiz. Çarşı pazar dolaşırken gördüğüm kırmızı iç donlar, kulağıma kadar yılbaşı alışverişi sözleri ve de sağda solda gördüğüm Noel Baba,
çam ağaçları iyice tiksinti veriyor insana. Benim çocukluğumda yani aşağı yukarı yirmi otuz yıl önce pek az insan Noel Babayla eğleniyor, evlerine çam ağaçları koyuyordu. Yıllar geçtikçe Noel Baba bizden biri oldu adeta. Kırmızı donlar satış rekoru kırarken, her köşeden Noel Babalar fırlamaya başladı. Farkında mısınız bilmiyorum; ama Neol Baba hem kültürel hem de maddi sömürünün temsili halidir. Maddi yönün nasıl olduğu aşikar. Yılbaşında kırmızı donların, içkinin, prevzatiflerin, Noel Baba kostümlerinin satış rekorları kırdığını söylersek maddi olarak nasıl sömürüldüğümüzü yeterince anlamış olacaksanız.
        İşin manevi kısmındaki sömürü daha korkunç bence. Avrupa’da Noel Baba deyince insanların aklında bir takım çağrışımlar oluşuyor. Örneğin; iyilik, yeni yıl, hediyeler vs. Ben, Noel Babayı düşününce aklıma onun o sevimsiz suratından başka bir şey gelmiyor. Kısaca bu kültür ben de sırıtıyor. Sadece ben de mi evine çam ağacı alan Neol babayı görünce sevinen insanlarda da durum aynı. Noel Baba ve yılbaşı çağrışımlarının sadece ben de değil bütün Türkiye’deki insanlarda aynı şekilde zihinlerinde sadece bir imaj çağrışımı yapmaktan öteye gitmediğini düşünüyorum. Sokakta Noel Babayla yeni yılan giren vatandaşlara bu figürün ne ifade ettiğini sorsak, onun kültürel anlamından çok kırmızı giysilerinden ve göbeğinden bahsedeceklerinden eminim. Neol Baba figürü hepimizin kafasında bir imaj ve kocaman bir boşluk yaratıyor. İşte biz buna kültürel yozlaşma diyoruz. Bize yabancı olan her şey kimliğimizden bir şeyler götürüyor. Buna da yabancılaşma diyoruz. Yabancı kelimeler kullandıkça, yabancı kültürden kültür ithalatı yaptıkça kendimize yabancı hale gelip sömürüye açık hale geliyoruz. Kendimizden uzaklaşıyoruz. Aslında yabancılaştırma durumu bir tür kültürel işgal olup yozlaşmış toplumlar yaratmayı amaçlamaktadır. Yozlaşan toplumları işgal etmek daha kolay olacaktır.
         Benim gibi Noel Baba’nın beyinlerinde yarattığı imajı sorgulayanlar, hep ne yapabiliriz sorusunu soruyorlar. Bunları, geçen gün ben de düşünüyordum. Birden aklıma Nasreddin Hoca geldi. Eşeğe ters binen halk filozofumuz, tam da yılbaşı ruhuna uygundu. Yılbaşında onun sayısız komik fıkralarını anlatarak yeni yıla girsek, zihnimizde hiçbir çağrışım yapmayan Noel Baba ve Noel yerine harika bir insanı anmış oluruz hem de harika bir giriş yaparız. Nasreddin Hoca gibi hem düşünüp hem eğlendiren bir figür varken, kendi değerlerimizin farkına varmak varken, yılbaşında onun fıkralarını okuyarak anlatarak doya doya gülmek ve eğlenmek varken, ne acıdır ki Noel Baba gibi Emperyalist Truva atlarını her yeni yılda hatırlattıkları için, her yıl çam ağaçlarına, kırmızı donlara, Noel Baba kıyafetlerine dünyanın parasını harcıyoruz.

        Son olarak madem Nasreddin Hoca dedik, konuya çok uygun gidecek bir fıkrayı da burada sunalım ve anlayana diyelim :

Nasreddin Hoca’ya bir gün sormuşlar;

-Kıyamet ne zaman kopar?

Nasreddin Hoca :

-Karım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet kopar, demiş!


Yazan: Yeşil Dokunuş