Dünyadaki en büyük cesurca davranış nedir biliyor musunuz? Bütün olumsuzluklara karşın olumlu düşünmeye inat etmek!

Yeşildokunuş ( Mart 2012)

Web sitemde istediğini arayabilirsin

6 Eylül 2011 Salı

Dertten Anlamak

               Uzun zamandır dünyadayım; ama zaman belirtmek istemiyorum. Bulunduğum zaman zarfında gri ve siyah olmak üzere hayatın bütün tonlarda yaşadım. Yaşamımda mücadele, sıkıntı, engel eksik olmadı. Ulaştığım bu yaşta, geçmişimden sadece mutlu anılar olarak yaşadığım tuhaf olaylar ve platonik aşklar kaldı.
Geçen bayram arkadaşımı ziyarette gittiğimde evde olmadığı için  annesinin bayramını kutladık. Neredeyse ikinci annemdir o benim, onu öyle severim. Neyse birkaç saat sonra arkadaşımın abisi geldi. Geldiğinde biraz konuştuk. Şu anda bel fıtığı yüzünden işsiz olduğumu söyledim. Evham der gibi bir sözcük çıkar oldu lafı değiştirip artık bir şeyler yapmalısına getirdi. İnsan bir şeyler yapmak istemez mi! Arkadaşımın abisinin içinde kötü niyet yoktu biliyorum. Ama söze içerlemeden de duramıyorum.
                2006 yılında askerden geldikten sonra zaten sıkıntılı olan hayatım, daha ilginç bir dönemeç kazandı. Askerden sonra yapılması gereken ilk şey iş bulmaktı. Türk Dilini okuduktan sonra en mantıklı şey formasyon almak ve öğretmen olmaktı. Lakin hayattan değişik beklentilerim vardı. Yazmak ve anlatmak benim tek derdim olacaktı. Ama zamanla yazar olunabildiğinden yapacağım ilk şey iş bulmaktı; ama öğretmenliği düşünemiyorum.  Asi ve anarşist bir ruha sahip olmam yanında okuldan bir sene boyunca panik atak yüzünden okuldan uzaklaşmam öğretmenliği düşünmeme engel oluyordu.  Formasyon alabilmek için les sınavı kurslarına yazılmışken kursu bu sebeple bıraktım. Ondan sonraki dönem kendimle ilgili bir gerçekle yüzleşmeme neden oldu. Çocukluğumdan beri süre gelen ateşimin ateşli romatizma denen ölümcül bir hastalıktan geldiğiydi. Doktorlara göre, penisilin vuruldukça bu  hastalıktan korkmama bir neden yoktu. Tam iki yıl boyunca penisilin yedikten giderek daha kötüye gittiğimi görünce isyan edip ilaç kullanmayı kestim. Sonraki bir yıl boyunca sağlıklı beslenme kurallarını uygulayarak ve dikkatli olarak hastalığı frenledim. Bu dertten tamamen kurtulmam 2010 Eylül’ünde elma sirkesinin romatizmayı geçirdiğini keşfetmemle birlikte oldu. Hastalığım boğazımdaki antibiyotiğe dirençli mikroplardan kaynaklanıyordu ve elma sirkesi bunları silip sürmüştü. Neredeyse beş yaşından beri çektiğim illet benden gitmişti. Tekrar hasta olma korkusu sebebiyle mecburen bir sekiz ay daha geçirdim. 2010 a geldiğimde artık tek derdim işti. Matbaaya grafiker olarak girdiğimde her şey bir nebze olsun düzelecek demiştim. Ancak hem stresli bir yer olması hem de çalışılacak bir yer olmaması ve de alerji çıkması sebebiyle işten ayrılmak zorunda kaldım. Şaka gibiydi. 2008’de bilgisayar öğretmenliği yaparken ayrılmamın sebebi yine sağlıktı. Yediğim penisilinlerden yarına çıkıp çıkabileceğim belli olmadığı için henüz sana sınıf yok dedikleri anda sevdiğim bir iş olan bilgisayar öğretmenliğini terk etmek zorunda kalmıştım. 2011 de bir ajansa girdiğimde  sadece 2 ay çalışmıştım ki belimdeki fıtık oluşumu ters taklak getirdi. Son beş yılım gerçekten inanılmazdı. Yalnızlık, hastalık, sıkıntı, hüzünler arasında gidip geldim. İnsan sıkıntı çekmeden karşısındakinin durumunu anlayamıyor. Ben hasta olduğum için çalışmadığımı söyleyince ucuz bir bahane gibi geliyor insanlara.  Çünkü bir hastalık çıkıp işten ayrılmama neden oluyor. Ne yazık ki yaşamadan hayatın ne kadar karışık olduğunu çok az insan biliyor! Fıtık çıktığında ağrı belki hafifler diye bir süre beklemeye koyuldum. Belki bir çözümünü buluruz dedim. İşin garibi fıtık öyle bir hastalık ki en hafif zorlanmaya gelmiyor. Üç gün üst üste yürüyüş yapsam veya aşırı aktif olsam dördüncü gün mutlaka dayanılmaz bir ağrı geliyor. Bu acı gerçeği kendimi çok iyi hissettiğim bir anda öğrendim. Ağrılarım hafiflemişken madem bir yerde çalışmam zor gözüküyor dedim, kendi işimi yapmalıyım. Müşteriye yaptığım tasarımı götürecekken müthiş bir ağrı hissettim, sonrasında fizik tedavi görene kadar adeta topalladım. Fıtık çıktığın da çektiğim acıyı bir ben bir de Allah biliyordu. Doğrusu ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Ne çalışabilecek kadar iyiyim ne de çalışamayacak kadar kötüyüm. Aklım belime ağrı girmesi onu haftalarca çekip soluğu doktorda almaya göze almıyor. Mecburen bir çare arıyorum. İşin ilginci her fıtık olan da benim gibi hasta değil. Bu kadar ağrı çekmiyor.
                İşte son beş yılım böyle. Sağlık beni hedeflerimden bir bir uzaklaştırdı. Karşındakiler belki iyi niyetli bir şeyler söylüyor ama farkında olmadan yarını deşiyorlar. Bu zaman zarfında bir de beni üzen en çok şey öğretmenken aşık olduğum kıza yine bu hastalıklarım yüzünden yaklaşamam oldu. İşten çıkmamın bir ay öncesinde ona açılmıştım. O sırada o bir pizzacıya girdiği için dershanede göremiyordum. Çektiğim sağlık sıkıntıları yetmezmiş gibi bir de aşk acısı çekmeye başladım. Onunla yüz yüze konuşabilmek için çalıştığı yere gitmek istiyor. Ama ciddi bir konuşmanın da onu benden uzaklaştıracağını biliyordum. En iyisi pizzacıda gün aşırı pizza yiyip uygun vakit olunca daha detaylı konuşmaktı. Ölümle onun arasında seçim yapacaktım. Eğer pizzayı yersem kola içersem hastalığım artacaktı. Seçimi ölümden yana yapsam ne değişecekti.  Bu hastalık varken genç bir kıza ne verebilirdim. Bunları düşününce aşkımı kalbime atmaktan başka çare kalmadı. Aradan yaklaşık  üç yıl geçti, geçti geçmesine ama halen ona deli aşığım ve halen hayatım içinden çıkılmaz engel ve çelişkilerle dolu. Onu istediğim zaman görebilmem de çelişkilere ayrı bir boyut katıyor.
Kimi zaman çok karamsar oluyorum,  açıkçası bu saatten sonra kendimden ümidi kesmeye başladım yavaş yavaş. Büyülere inanmasam bile kendime acaba bende büyü mü var demekten  ala koyamıyorum. İşin ilginci ne zaman iş arasam ya tam işe gireceğim ya da işten memnunken bir şeyler çıkıp işten çıkıyorum. Sonuç olarak işsiz güçsüz günlerim geçiyor. Üzülüyorum ama ne yapabilirim. Daha doğrusu ne yapacağımı da şaşırmış durumdayım. Ancak arkadaşımın abisinin sözlerinden çıkardığım bir ders daha fazla empati kurmak ve düşünmek.  Ben de aynı hatayı defalarca yaptım, başkalarının durumlarını düşünmeden atıp tuttuğum çok oldu. Eğer bir insan için bir şeyler yapamayacaksan ona akıl vermemin en iyi hareket olduğunu öğrendim. Misal, hastalıktan çalışamayan birine neden çalışmıyorsun demek yerine ona uygun iş bulmak veya ona uygun çözümler sunmak, bunları yapamıyorsan ona yardım etmek en uygunu. Ne yazık ki insan her zaman insan, ben de dahil olmak üzere ettiğimiz lafların nereye gittiğini bilmiyoruz ya da ne kadar empati kurabiliyoruz, ya da ne kadar dertten anlayabiliyoruz!
         Orada bir dünya var, sadece yaşanıyor dostlarım.