Dünyadaki en büyük cesurca davranış nedir biliyor musunuz? Bütün olumsuzluklara karşın olumlu düşünmeye inat etmek!

Yeşildokunuş ( Mart 2012)

Web sitemde istediğini arayabilirsin

9 Şubat 2012 Perşembe

0 Uludere Katliamı, 28 Şubat ve Olası Kazançlar


               Yaklaşık bir iki ay önce Türk savaş uçakları 33 tane masum köylüyü kaçakçılık yaparken yanlışlıkla vurdu. 33 köylü maalesef kurtulamadı.  Bu şok edici olay dünyanın herhangi bir yerinde yaşanabilecek vahim olaydır, çünkü sınır bölgesinde gezinmek hele hele PKK’nın cirit attığı yerlerde gezinmek büyük tehlike arz eder. Uludere Katliam’ını ya da Uludere Yanlışlığı’nı ilk duyduğumda bunun sıradan bir olay gibi gözüktüğünü düşündüm. Bu sefer art niyet aramak istemedim ancak olaydan sonra yaşanılanlar ve yeni çıkan bulgular ortaya ilginç olasılıklar çıkardı. Tam da unutuldu derken son günlerde gazete haberlerinde bu konu yeniden gündeme geldi. Gazetelerde Uludere’yi bombalamadan önce her şeyin planladığına dair ilginç haberler yer alıyordu. Örneğin, bombalamadan birkaç saat önce bombalanacak yerin uçuşa kapatılması bir muammaydı. Bu tip haberler beni düşüncelere sevk etti. Eğer her şey planlı programlıysa amaçlanan neydi? Bu işlerden kimler, ne kadar karlı çıktı?
                Şimdi gelin akıl yoralım, Uludere olayını planlı bir olay gibi varsayarak bu olaydan kimlerin ne kadar düşünce karı elde ettiğine bakalım. Uludere olmadan yaklaşık bir ay önce Dersim olayları gündeme geldi. Her ne hikmetse İktidar bunu olay değil de “katliam” olarak gördü. Dersim olaylarında ölenlerin sayısının on binlerce olduğu ifade edildi ve ölenler adına özür dilendi. Bu durum en çok Atatürk düşmanlarının ve Cumhuriyet düşmanlarının işine yaradı. PKK ve onun yandaşlarının eli güçlendi. İlginçtir, aradan bir ay geçmeden bu sefer Uludere olayı patlak verdi. Peki, sizce bu olay kimin işine yaradı? PKK ve BDP ordu ve devlet insanları katlediyor diyerek propaganda yaptı. İki malum olayda her ne hikmetse terör örgütüne ve onun yandaşlarına yarardı. Politik anlamda kullanılmak üzere harika bir araç yaratıldı. İki olayı birleştirdiğimizde bu işten politik anlamda en karlı çıkanının Kürt milliyetçileri ve PKK olduğu rahatlıkla görülüyordu. İşte bu sebeplerden dolayı bu olayın hemen hemen Dersim meselelerinin üstüne gelmesi oldukça düşündürücüdür. Uludere’nin planlanmış olacağı ihtimalini kuvvetlendirir. İşin sadece PKK kısmını irdeledikten sonra iktidar, muhalefet ve Cumhuriyet kısmına da bakmak bize yarar sağlayacaktır. İktidar Dersim’i nasıl kendi lehine kullanmayı başardıysa Uludere olayını da kendi lehine kullanmayı başardı. Aslında her iki olay da İktidarı ve BDP’nin elini siyasi anlamda güçlendirmek amacıyla yapılmış olduğu rahatlıkla yorumlanabilir. İktidarın Dersim olayını kendi lehine kullanması için Dersim belgelerini açıklaması yetti. Uludere’de iktidarın bu olayı kendi lehine kullanması oldukça zor gözükürken ilginç bir şey oldu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu BDPlilerle birlikte taziye ölenlerin yakınlarına ziyaretinde bulundu. Bunu gören Tayyip Erdoğan için bulunmaz bir fırsat yakalanmış oldu. Taraftarlarına “Biz vatan haini değiliz, gerçek vatan hainleri BDP’lilerle birlikte.” mesajı verildi.  Yapılan bu propagandalarla birlikte iktidarın eli daha da güçlenmiş oldu. Unutmadan yazımlarımda sık sık Muhalefetin de bu tiyatroya alet olduğunu söylemekteyim. Meclisteki iktidarın aslında %50 değil, %100 olduğunu dile getirmekteyim. Bu dediklerimin en güzel örneğini Kemal Bey vermiş oldu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerçekten BDP çadırında ne işi vardı? PKK bayraklarının olduğu yerde ne işi vardı? Anlayacağınız, düşüncelerinizi yönlendirmek uğruna bir tiyatro çevriliyor gibi gözüküyor. Bu tiyatroda hep kazananlardan bahsederken hiç kaybedenler değinmedik. Kaybeden tabii ki öncelikle halk oluyor. Bu tür hareketler, düşüncelerinizi yönlendirmek adına yapılan siyasi komplolardan başka bir şey değildir. Biliyorsunuz yakında Anayasa değişikliği olacak. Bu değişikliği yapabilmek için bolca demokrasi lafları edilmesi, ordunun ve Cumhuriyet’in küçük düşürülmesi gerek. İşte bu noktada Dersim ve Uludere kilit rol oynuyor. Yani, eğer Uludere planla gerçekleşen bir durumsa yakında demokrasi kazığını yine yiyeceksiniz demektir. Öncelikle sizin kaybettiğinizden bahsettik ama işin diğer kaybedenlerinden yani Ordu ve Cumhuriyetten bahsetmedik. Ordumuz Uludere ve Dersim olaylarından büyük zarar gördü, itibar kaybetti. Farkında mısınız bilmiyorum ama halkın orduya güveni yerlerde sürünüyor bunun doğal sonucu olarak bir kaybeden daha var, o da Cumhuriyet. Cumhuriyet değerleri yapılan propagandalar sayesinde hızla yıpratılıyor. Atatürk’e faşist demek Dersim’den sonra moda haline geldi. Bunlardan önemlisi doğulu vatandaşları rahatça kandırabilecekleri siyasi malzemeler belirli kesimlerin eline geçti. Sonuç olarak Uludere olayı planlı olsun veya olmasın kaybedenleri ve kazananları olduğu açık. Bu iki olayda aslında en büyük kaybeden vatanseverler, en büyük kazanansa emperyalistler.
                Yazımın başlığında dikkatinizi çekerse 28 Şubat kelimesi var. Neredeyse yazım bitmek üzere ama 28 Şubat’tan hiç bahsetmedim, Uludere’yle bağlantısını kurmadım. Satır aralarında verdiğim bu bağlantıyı birazdan size sunacağım.  28 Şubat bildiğiniz gibi koalisyon hükümetinde görev sırasının dini ağırlıklı siyasi parti lideri Erbakan’a geldiğinde,  görev verilmemesi durumudur. 28 Şubat’ı çok iyi bilenler, aslında bu durumun haklı olduğunu göreceklerdir; bu ayrı bir meseledir. Bu tartışmaya şimdilik girmeyeceğim. 28 Şubat’ın bizi ilgilendiren ve Uludere’yle bağlantılı yönü bu iki mesele de aslında yürütülen, yürütülecek olan anıtsal harekatlardır. Eğer dikkatli biriyseniz İktidar değişimi olduğundan bu yana 28 Şubat olayı sıkça gündeme geldiğini göreceksiniz. Mevcut iktidar başa geçtiğinden beri 28 Şubat üzerinden sahip olduğumuz değerlere saldırılmaya ve de demokrasi naraları atılmaya başlandı. Emperyalistler, şeytani siyasetçiler ve işbirlikçi medya anıtsal harekatı ve duygusal iğnelemeyi sık sık kullanır. Buradaki amaç duygusal sömürülere girerek istediklerini yaptırmaktır. İşte Uludere ve 28 Şubat arasında böyle bir bağlantı vardır. Şu anda nasıl dini siyasete alet eden zihniyet, 28 Şubat’ı anıtsal bir düşünce taşı olarak görüyorsa Kürtçülüğü savunanlar ve PKK yandaşları için de Uludere siyasi bir anıtsal düşünce taşı olacaktır. İnsanların düşüncelerini değiştirmek amacıyla Dersim’i, Uludere’yi birer harekat noktası olarak göreceklerdir.
                28 Şubat, Dersim, Uludere, Ergenekon, Balyoz derken insanlarımızın düşünceleri hızla değişiyor. Artık bu olayları Cumhuriyet’e doğru yöneltilen kılıçlar ve tehditler olarak görmemiz mümkün. Bu kılıçları bertaraf etmek için uyanık olmalı ve çevremizdekileri de uyarmalıyız. Endişe duymakta haklıyız. Birilerinin arkamızdan dolap çevirdiğini düşünmek ve bugünlerde yaşadığımız şeylerin tiyatro olduğunu düşünmemiz için gerektirecek çok şey var.

Şu günlerde aşağıdaki sözü çevremizdekilere bizzat söylemeliyiz, insanlarımıza hatırlatmalıyız:

                Gençliğe hitabe aklımda, Nutuk ise başucumda!





Yeşil Dokunuş



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder